Düşünüyorum öyle ise varım.
Rene Descartes
Küreselleşme dedik, rekabet dedik, sistemler&modeller gerek dedik ve adımlar attık, ama uygulamada hep İNSAN faktörüne takıldık. Önce göz ardı ettik, hala da ediyoruz ama çıkmaza girdiğimiz noktada yine onun düşüncesi imdadımıza yetişiyor.
Rene Descartes’in “Düşünüyorum öyle ise varım“ sözü bize düşüncenin gerekliliğini vurgularken “düşünce kalitesi” sadece düşünmenin yeterli olmadığı düşüncenin kaliteli olması gerektiği üzerine vurgu yapmaktadır.
Düşünce Kalitesi Nedir ?
“Düşünce Kalitesi”- daha iyi bir dünya ve küresel yönetim için “İyi ve Yararlılık” ekseni etrafında dönen duygu, fikir ve düşüncenin bütünüdür. Düşünce Kalitesi; olaylara farklı bakış açısı ile bakabilme yeteneğini geliştirerek sürekli daha iyiyi hedeflemeli, evrensel ve toplumsal katkı sağlamalıdır.
Düşünce Kalitesi, hayatın her alanında kendini gösterir. Toplumun en küçük birimi “aile”de başlar, toplumun en büyük birimi “devlet” politikalarının şekillendirmesi ile özel ve kamu kurumlarında harekete geçer ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ile desteklenir.
Düşünce kalitesinin gerekliliği tüm paydaşlar tarafından kabul edilirken, uygulanabilirliği konusunda yaşanan sorunları bir nebze de olsa engellemek için aşağıdaki düşünce kalitesinin unsurlarını göz ardı etmemek gerekir.
Düşünce Kalitesinin Unsurları
Dil & İfade Yeterliliği: Bir toplumun iletişim alt yapısını oluşturan dilin kusurlu olması sözcüklerin düşünceleri iyi anlatmasına imkan vermez. Düşüncelerin iyi anlatılamaması, yapılması gerekenlerin doğru yapılmasını engelleyerek verimi azaltır. Bu da zincirin her halkasında yapılan hataların kar topu gibi büyüyerek yanlış uygulamaların genele yayılmasına neden olur.
Fiziksel & Ruhsal Sağlık: M.K.Atatürk’ün deyişiyle “Sağlam Kafa, Sağlam Vücutta bulunur.” Sağlıkı düşünebilmenin ön koşulu fiziksel ve ruhsal sağlıktır. İnsan organlarının ve hücrelerinin sağlıklı işlemesi, düşünce mekanizmalarının da sağlıklı işlemesine bağlıdır. Bugün, birçok kurumda daha önce yaşadıklarının verdiği olumsuzlukları işine yansıtan kişiler mevcuttur. Bu kişiler, düşünce ve süreç kalitesine katkı sağlayacak fikirlerin daha tohum aşamasına ölmesine neden olurken, parlak bir neslin ekonomik rekabetin içinde sessizce yok olmasına nihayetinde de bir kurumun veya ülkenin sonunu yavaş yavaş hazırlamaktadır.
Demokratik Yönetim Tarzı: Düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi için sağlıklıklı yaşayabilecekleri bir ortam olmalıdır. Aileden eğitim kurumlarına ve nihayetinde iş hayatına yansıyan demokratik yönetim tarzı özgür düşünebilmenin özgüveni ile sürekli yenilikler peşinde koşacaktır. Ancak, ülkemizin de yönetim şekli olan “Demokrasi” her şeyi istendiği şekilde söyleyebilme özgürlüğü olmadığı ince bir çizgi ile belirtilmelidir. Bu çizgi, kendi fikirlerini rahatça beyan edebilme ve farklı fikirlere saygı gösterebilme becerisi olan “Hoşgörü ve Saygı Çizgisi” olmalıdır.
İyi Bir Küresel Yönetim İçin …
Küreselleşmek beraberinde birçok olumsuzluğu getirdi. Demokrasi adına yapılan ekonomik savaşlar barışı unutturdu, ekonomik sınırların kalkması bazı ülkelere ucuz iş gücü imkanı sunarak sömürü ve emperyalizm getirdi. Ancak, bilgi çağının insanı kendini yetiştirdi ve toplumun bilinçlenmesi ile ekonomik dengeleri bozmaya başladı. Bozulan ekonomik dengeleri yeniden dengelemek ve sürdürülebilir bir yaşam için Küresel Yönetim adı altında yapılması gerekenlere odaklandı insanoğlunun düşüncesi.
Eşit Gelir Dağılımı ve Barış Ortamı: Davos Dünya Ekonomik Formu Sonuç Bildirgelerinde de yer alan “Eşit Gelir Dağılımı ve Barış Ortamı”nın sağlanması Küresel Yönetimin de vazgeçilmez unsurlarındandır. ülkelerin refah ve başarı göstergelerinden biri olan kişi başı GSMH zengin ve fakir ülkeler ayrımını yaptırmaktadır. Bugün ülkeleri “Barış Olan ve Olmayan ülkeler” diye gruplarsanız barışın ekonomik refahı yüksek olan ülkelerde, savaşın ise ekonomik refahı düşük olan ülkelerde olduğunu çok açık bir şekilde görürsünüz. Fakir ülke toplumlarının verdiği savaş; temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamamaktan ve gelir dağılımının eşit olamamasındandır.
Bugün dünya ekonomisin yaklaşık % 90’nın özel sektör tarafından yönetildiği ve dünyanın en zengin şirketlerinden bazılarının maddi güçlerinin bazı devletlerin maddi gücünden daha fazla olduğu düşünülürse eşit gelir dağılımını ve barış ortamını sağlayabilmek devletin yasal kontrol mekanizmaları ile özel şirketlerin elindedir.
Evrensel Değerler ve Küresel Yönetim: İlkeleri Küresel Yönetim ile dünya üzerindeki sınırlı kaynakları daha verimli yönetmek için insanlığın var oluşunu sürdürecek “Evrensel Değerler” belirlenmelidir. Bu evrensel değerler, tüm insanlığın yararlılığı için olmalı iken ekonomik rekabetin sürdürülebilirliği için “İnsan Hakları”, “Çalışma Standartları,” “Çevre” ve “Yolsuzlukla Mücadele” ana başlıklarında gruplanan 10 maddelik “Kürsel İlkeler Sözleşmesi” (Global Compact) tüm şirket&kurumlar tarafından kabul edilmelidir.
Şirketler ilan edilmiş “İnsan Hakları”nı desteklemeli ve ihlallerin suç ortağı olmamalıdır.
Belirlenen “Çalışma Standartları” ile zorla veya çoçuk işçi çalıştırarak ekonomik refahın sağlanamayacağını, tam tersine baskı altında çalışmanın yaratacağı ruhsal bozukluklara neden olarak toplumsal zararlar verebileceği algılanmalıdır. Özgür düşünce kalitesinin de bir parçası ola sendikalaşmaya saygı gösterilmelidir.
Bir gün sona erecek olan sınırlı doğal kaynakları tasarruflu kullanmak gerektiğini “Çevre Bilinci” ile kazanmaya çalışıyoruz. 1997 yılında “Kyoto Protokolü” ile gaz emisyonlarının azaltılması konusunda yapılan işbirliklerine bazı ülkelerin imza atmak istememesi çevre bilincinin ekonomik çıkarlar etrafında döndüğünü göstermektedir. Bu konuda bireysel, toplumsal ve küresel bazda gerekli hassasiyeti göstererek belki de sadece birkaç neslin daha sağlıklı yaşamsına katkıda bulunacağız.
Emek ve çaba sarf etmeden ekonomik refahı kazanmak için rüşvet, haraç gibi her türlü yolsuzlukla mücadele etmek bireysel sorumluluğumuz olmalıdır.
Kurumsal Yönetişim: Yönetim, iletişim ve etkileşim kavramlarının birleşiminden oluşan ve birlikte yönetmek anlamına gelen “yönetişim” Küresel Yönetimde yer almak için en önemli kavramlardan biri.
Küresel Yönetim için vazgeçilmez olana Kurumsal Yönetişim: Şirket/Devlet/STK yönetimde temsil, katılım ve denetim ile yönetimde açıklık ve hesap verme sorumluluğu olan, kalite ve ahlakın belirli kural ve sınırlamalar içerisinde hukukun üstünlüğüne inanarak bütünsel anlamda sürdürülebilirliği sağlamak için sistemi oluşturan herkese hesap verebilmektir.
Hepimiz sistemin bir parçasıyız ve sistemin sağlıklı işlemesinde rolümüz kaçınılmaz. Küresel Yönetimin içinde yer alabilmek için belirlenen temel Yönetişim İlkeleri (Şeffaflık, Aidillik , Hesap Verebilirlik , Sorumluluk ) çerçevesinde birey, şirket, devlet ve STK olarak katılımcı, sorgulayıcı ve yönlendirici olma konusunda sorumluklarımız var.
Kurumsal yönetişim kavramına önem veren şirketler finansal piyasalara, tedarikçilere, müşterilere, çalışanlara ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirerek birey ve toplum nezrinde daha saygın, güvenilir ve tercih edilen şirketler olarak algılanmaktadır.
Bu tarz şirketlerin çoğunlukta olmasıyla evrensel sorunların (açlık, çevre, insan hakları vb.) çözümünde söz sahibi olmaları ve sosyal sorumluluk kapsamında sağlayacakları maddi ve manevi destekler ile daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir Küresel Yönetime katkıda bulunacaklardır.
“Dürüst İnsan” Olalım
Bugüne kadar ekonomik dengeleri kendi adına kullanan şirket ve ülkeler, dünya nüfusunun büyük bir kısmını oluşturan toplumun bilinçlenmesi ile doğabilecek zararları tahmin ederek ve tekrar prestij kazanmaya çalışarak Kurumsal Yönetişim, Kürsel Yönetim İlkeleri ile kendi yaptıkları hataları telafi etmeye çalışıyorlar.
Ancak, tüm bu olumsuzlukları geride bırakarak, bizden sonra da yaşanabilir bir dünya bırakmak için önce iyi ve dürüst İNSAN olmamız gerekir. Özel ve kamu sektörünün yanı sıra Küresel Yönetim adaletini sağlayacak uluslar arası kuruluşlarda (BM, NATO, AB vb.) yer alacak DüRüST insanlar Düşünce Kalitesi ve Küresel Yönetim için vazgeçilmezdir.
|