SON SINIR Nerede ?

Başkaları için kendinizi unutun,
ozaman sizi de hatırlayacaklardır.
                                 Dosyoyevski


Türkiye ve Rusya arasındaki sınır çizgisi ihlali, çalışanının sınırları nerede ihlal ediliyor sorusunu gündeme getirdi. Bu işin başlangıç noktası, çalışanlardan beklenen “Ekip Çalışması ve İşbirliği” isimli yetkinliktedir. Tüm iş dünyasının, işverenlerin ve insan kaynakları yöneticilerinin vazgeçilmez yetkinliği.

Ekip Çalışması ve İşbirliği  

Aslında tanım hepimizin bildiği şekilde “Ekibin belirlenen hedefe ulaşması için ekip içindeki üyelerin birbiri ile uyumlu ve işbirliği içinde çalışmasıdır.” Fakat bu kadar basit ve masum bir tanım nasıl oluyor da bizi tükenme noktasına getiriyor ?

Türkiye tükenmişlik sendromunu Meryem Uzerli ile tanıdı. Güzel, fedakar, iyiniyetli ve çalışkan. Erkekler bayıldı, bayanlar da beğendi, yani herkes tarafından sevilen biri oldu. Bir gün “Dayanamıyorum” diyerek hiç düşünmeden ülkeyi terk etti. “Aaa“ diyerek, herkes şaşırdı. Bu senaryo birçok şirkette “istifa” adı altında gerçekleşiyor ve “işe giriş çıkış oranı” olarak insan kaynakları raporlarımızda yer alıyor.

İyi Niyetli İlk Adım

Herhangi bir iş / proje başladığında ekip üyeleri yüksek bir motivasyonla işe başlar. İster istemez bazı kişiler daha ön plana çıkar ve daha fazla sorumluluk alarak işi götürür. Bu  durum, kişinin ilk başta çok iyi niyetle “Ben yaparım, ben hallederim” diyerek üstlendiği işin % 10’u-%20’i zaman içerisinde % 70-%80’lere çıkar, hatta % 100’ü aşacak noktaya gelir.

Bu durumda ekip içerisindeki iş dağılımın dengesi şaşmış oluyor ve çalışan projeden geri kalan zamanda kendi işini yapmak için ekstra zaman harcamaya başlıyor. Hafta içi mesaileri, hafta sonu işe gelmeler derken çalışan kendi zamanından ve enerjisinden çalmaya başlıyor. Yardım severliğin ve sorumluluk sahibi olmanın sonucu bir virüs gibi çalışanın vücuduna yerleşiyor. Yavaşça yayılmaya başlıyor, sinsice çalışanı tükenme noktasına getiriyor ve öyle bir an geliyor ki  “Yeter artık” diyerek çalışanı teslim olma noktasına getiriyor.

İyi Niyetli İşbirliği Hangi Kaynakları Tüketiyor ?

Bir kişiyi “Yeter…” noktasına getirmek için farkına varmadan onun sınırlarını ihlal etmiş ve onun kaynaklarını tüketmeye başlamışınızdır. Farkına varmadan hangi kaynakları tüketiyoruz? Karşı tarafın düşünmeden tükettiğimiz kaynakları üç grupta toplanabilir;

Bilgisel Kaynaklar: Bilgi ve becerilerden oluşur, öğrenilebilen ve başkalarına aktarılabilen kaynaklar.

Sosyal Kaynaklar: Kişinin bir ağa içerisindeki farkındalığını, erişimini ve konumunu içerir ve çalışma arkadaşlarının birbiriyle daha iyi işbirliği oluşturmaları için kullanılabilir.

Kişisel Kaynaklar: Kişinin kendi zamanını ve enerjisini ifade eder.

Bu üç kaynak türü birbiri ile iç içe olup, birbirini beslerler veya aradaki denge bozulduğunda birbirini tüketirler. İş hayatımızda hepimiz, bir kişi bir konuda daha bilgili ve sosyal ise ona yüklenmez miyiz?  “Hadi senin aran iyi” veya “Sen bilirsin, yaparsın” diyerek kendimiz iletişime geçmektense veya araştırıp öğrenmektense hazır bilgiyi almayı tercih ederiz. Ama hiç düşünmeyiz, bu kişi bu bilgiye sahip olmak için ne kadar enerji ve zaman harcadı. Bu talep karlığın karşısında bu kişinin de belli bir dayanma gücü olduğunu düşünmeyiz. Çünkü, karşı tarafın yardımseverliği ve iyi niyeti, aslında size tolerans tanımaktadır. Ancak bu tolerans  kişinin kendi kişisel kaynağından harcamaya başlar. Yani yavaş yavaş tükenmişlik sendromu virüsü kendisini tüketmeye başlar.

Biz bunu pek anlamayız, geçici grip virüsüdür diyerek olağan iş akışımıza devam ederiz. Taaa ki çalışan dibe vurup “İstifa ediyorum” diyene kadar. Hepimiz “Aaa, n’oldu? İyidin, ne güzel çalışıyorduk” demektense “Acaba biz nerede hata yaptık? sorusunu kendimize sormayız.  Bu soruyu yönetici olarak kendimize sorup, bazı önlemleri almalıyız.

Kaynaklar Nasıl Dengelenmeli ?

İşbirliğin çok ötesine geçmeden, karşı tarafın sınırlarını fazla taciz etmeden ve kaynaklarını son damlasına kadar tüketmeden kendimizdeki “analiz yeteneğimizi” geliştirmeliyiz.  Şirketteki / bölümdeki çalışanların iş yükü nedir ? Kime ne kadar yükleniliyor ?  gibi sorularla iş dağılımı analiz edilmelidir.

Şirketimizdeki  bilgisel, sosyal ve kişisel kaynakları göz önünde bulundurarak dengeli iş dağılımı yapmalıyız. Bunun için aşağıdaki noktalara odaklanmalıyız ;

  • Yardım sever kişilere gelen yardım taleplerini nasıl filtreyeceklerini ve önceliklendireceklerini öğretmeli,
  • Gelen talebi, bu konuda bilgi sahibi bir başka kişiye yönlendirmeli,

  • Talebi erteleyebilmeyi öğretmeli,

  • Teknoloji ile kolay yapılabilecek işleri talep edene öğretmeli,

  • Kaynaklar kolay ulaşılabilir ortak  bir ağada vb. olmalı,

  • Yardımına sık sık başvurulan kişilerin yeri değiştirilmeli, kolay ulaşılabilir yerde olmamalı,

  • Birbiri ile daha sıkı iletişim içinde olmayı gerektiren kişilerin iletişimini güçlendirecek sosyal faaliyetler düzenlenmeli.

Böylece bilgi ve sosyal kaynaklar daha fazla kişi ile paylaşılarak, iyi niyetli çalışanların kendi kişisel kaynaklarına odaklanarak bireysel performansını arttırılması sağlanmalıdır.

Ödüllendirmeli

Ekip çalışması ve işbirliğine yatkın, ancak aşırı sorumluluk duygusu yüzünden kişisel kaynaklarından tüketen çalışanlar koruma altına aldıktan sonra ödüllendirmeyi de unutmamalıyız.

Çalışan açısından ödüllendirme maddi ve manevi olabilir. Şirketin ödüllendirme politikası, performans sonuçları, kariyer planlama, terfi, teşvik primi vb. farklı araçlarla çalışan desteklenmelidir. Şirkete olan güven duygusu, adil iş dağılımı, yaptığı işin takdir edilmesi ve kendini gerçekleştireceği huzurlu bir çalışma ortamı gibi manevi değerler ile çalışan ödüllendirilmelidir.

Çalışanın kişisel kaynağının tükenmesine izin vermeden ve son sınır çizgisine gelmeden kaynaklar arasındaki dengeyi sürekli takip etmeniz dileği ile…


Sema Adalı
     
 
0 Yorum
Yorum Yaz




Firma / Şahıs Adı  
Yorum  
   

Sanalnet