DALGA DALGA ORYANTASYON : Can Kurtaran nerede ?

Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
                                                           Yusuf Hayaloğlu  

Oryantasyon Nedir ?

Bugün hepimiz “oryantasyon” kelimesinin anlamını biliyor ve işe yeni başlayanlara veya işletme içinde görevleri değişen personele uygulanan eğitim olarak tanımlayabiliriz. Fransızca kökenli olan bu kelime yönlendirme, yön verme, kılavuzluk etme anlamına gelip, ana amaç yeni işin gereği olarak, yeni bilgilerin edinilmesi, düşünsel ve bedensel becerilerin kazandırılmasıdır.

Fakat her şey bu kutsal amaç doğrultusunda mı ilerliyor?

Dalga Dalga Oryantasyon

Şirketimize yeni biri işe başladığı zaman, İnsan Kaynakları Bölümü gerekli oryantasyonu programlar. Her şey önceden bellidir, konu içeriği, süresi vb. derken adım adım her şey planlanmıştır. “Vira bismillah” diyerek yeni arkadaş, şirkete tanıtılır.  

1.’ inci Dalga

“Yerin, yurdun masan bu, mailini tanımlar, sonra da telefonunu bağlarız” diyerek ilk dalga gelir.

Bir gün, iki gün, bir hafta diyerek telefon bir ay içinde bile bağlanmaz, arkadaş yan masadaki telefonu kullanır veya cep telefonundan arar.  Yine de sesini çıkarmaz, ama aklından “Bu şirkette bir telefon yok mudur ?,”  “Mail adresini tanımlamak bu kadar zor mudur ?” diye geçirir.

Anlayışlıdır ne de olsa, herkesin işi çoktur. Tabii bir de “efendilik” esastır, ne de olsa ilk dalga, sahil kıyısında iken gelmiş, fazla hızlı çarpmayıp sadece kafasını kurcalamıştır.

2.’inci Dalga

Oryantasyon süreci başlamıştır… Her bölüm belirli program içerisinde, kendi sürecini anlatır, arada bir sizde İK Bölümü olarak göz kulak olursunuz. Her bölüm bittikçe arkadaş yanınıza gelir, “Bitti” der. 4 saatlik oryantasyon, 2 saate bitmiştir. Tesadüf dersiniz, herhalde hızlı anlattı, arkadaş da çabuk kavradı diyerek  pek şüphelenmemizsiniz. Ama siz İK Bölümü olarak aklınızdan “Daha 2 saat vardı, şimdi ne yapsın acaba?” diye düşünürsünüz. “Masanızda oturun, ben bi ayarlayayım.” dersiniz. Neyse ilk günü böyle kurtardınız.

Ancak sonraki günlerde de benzer senaryo olmaya başlayınca denizin dalgalanmaya başladığını anlarsınız. “Yapacak bir şey yok, işler çok, bu kadar yeter” derler…

İkinci dalga gelmiştir, sağlıksız bir oryantasyon süreci gerçekleşmiştir.

3.’üncü Dalga

Çalışan, asıl çalışacağı bölüme gelir ve orada da bir iki günde bir şeyler anlatılır ve üçüncü gün “X işini yap, hem de acil” derler. 

Arkadaş aslında neyin ne olduğunu çok anlayamamıştır. Sanki okyanusta yüz derler, “Nasıl yani daha okyanusun adını, koordinatlarını, içindeki canlı varlıkları tanımadan nasıl olur ?” diye içinden geçir. Önemi yoktur binmiştir artık bu gemiye, hem de denizdeki değil, okyanustaki dalgalarla boğuşmasını istemişlerdir. Karşısına köpek balıkları da çıkar, balinalar da çıkar, artık şansına güvesin …

İş yaparken biri gelir “Bu neden böyle oldu, bunda hata var” diyerek yeni arkadaşa yüklenir. Ooop  üçüncü dalga ile ilk köpek balığı kendini göstermiştir… Halbuki,  kağıt üstünde daha oryantasyon sürecinde görünür ve iki aylık deneme süresi kapmasındadır. Tabii bu bilgi  kapsam dışı.

4.’üncü Dalga

Devam ediyoruz açık denizlerde yol almaya… İlk köpek balığı kendini gösterince, diğer arkadaşlar “Merek etme o buranın celladı, diğeri de paşasıdır” diyerek gayri resmi şekilde oryantasyon sürecine katkıda bulunmaktadır.

Artık deniz dalgalandıkça dalgalanmaya başlamıştır… Yakında tufan kopacaktır korkusu sarmıştır etrafı…

İnsan Kaynakları Bölümü, çalışanın tedirginliğini görmekte ve  “Nasıl gidiyor, alıştınız mı ?“ diye soruyor. “Evet, evet sorun yok.” diyerek arkadaş geçiştirmektedir. IK Bölümü, kendince o görevini yerine getirmiştir.

Açık denizlerde yol alamaya  başlayalı yaklaşık  2 ay olmuştur. İki aylık süre bitimine yakın,  İK Bölümü gelip Bölüm Yöneticisinin önüne  “Deneme Süresi Değerlendirme Formu”nu  koyar ve “Karar verin” der.   

Deneme Süresi

4857 sayılı İş Kanunu’nun  15. Maddesi  yeni işe başlayanlar için deneme süresi 2 aydır der.  Aslında biz bu maddeyi çok iyi yorumlayamadığımız kanaatindeyim. Bu madde, 2 aylık deneme süresi boyunca çalışanın oryantasyon sürecini en iyi şekilde değerlendir;  ona her türlü bilgiyi ver  ve 2 ay içinde küçük küçük sorumluklar vererek ne kadarını yapıp yapmadığını değerlendir der.

Yoksa bizdeki mantıkla,  maksimum bir haftalık oryantasyon süresi sonunda,  işin yüzde yüz sorumluluğunu ver demez. Verilirse ne olur, verilirse yukarıdaki senaryo gerçekleşir ve 2 aylık deneme süresi yaklaşırken sizden karar vermeniz istenir.

Karar

Karar, bölüm yöneticisinin insafına kalmıştır.  % 50 - % 50…  Çünkü hatalarla dolu bir oryantasyon sürecinin faturasını çalışana kesmek “insafsızlıktır”…  

Hata mı ? Nerede hata var ki ?  Hep birlikte bakalım …

  • Kağıt üstünde yazılı olan oryantasyon süreci “Neden tam uygulanmadı, hızlıca geçildi ? Hani her şey planlıydı ?”

  • “Oryantasyon  sürecinin verimliliği ölçüldü mü ?”, kişi anlatılanları anladı mı,  yoksa hızlı hızlı geçiştirilip, sadece prosedür mü uygulandı?

  • Deneme süresinde  olan bir kişiye gerçek anlamda “% 100 sorumluluk” verilerek neden süper bir performans beklendi?

  • Şirket içindeki  köpek balıklarının neden kişiyi ısırmasına izin verildi ?

  • Çalışan “İyi gidiyor” diyor, ama neden yüzü hiç gülmüyor ? Olayları uzaktan analiz etmek yerine, şirkette yaşanan bir iki olaydan örnek vererek neden kişinin açılması sağlanmadı ?

  • Neden biri bize, “Arkadaş, önce denizde yüz, bak duba var, sınırın ötesi okyanustur, tehlikedir” demedi. Can kurtaran, baktı da görmedi mi ?

  • Tüm bu şartlar altında karar vermek, çok zor. Ben veremem, sizi bilemem…

Can Kurtaran Nerede ?

Yani gemiden atıldınız bir denize yüzün diyorlar size. Yüzmek iyi de, önce can kurtaran gözetiminde havuz da bir ki deneme yapılır, yüzme performansınız görülür. Sonra açık denizlerde yol alırsınız, gelen dalgaları kolayca göğüslersiniz ve en son becerinize göre okyanusta yüzdürürler sizi.

İki aylık deneme süresi içinde ne kadar yüzme bilip bilmediğiniz ölçülmeden, okyanusa atarlar sizi, orada köpek balıkları ile mücadele etmeniz istenir. Önce bir günlük dalga dersiniz, ama dalgalar peş peşe gelir ve  yüz ifadeniz değişir sonra panikler çırpındıkça boğulmaya başlarsınız ve birileri size uzaktan bakar.  

Ne can yeleği atan olur, ne de gemi halatı ?

Ve siz gökyüzüne bakarak “Allahım kurtar beni buradan” diyerek, denizden geçecek olan bir başka gemiye geçmeye  bakarsınız.

 


Sema Adalı
     
 
0 Yorum
Yorum Yaz





Sanalnet