ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Ya  ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz
Ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz.
                         Behçet Necatigil


Şirketlerdeki çalışanların yaşadığı en büyük sendromlardan biri belki de “Öğrenilmiş Çaresizlik” sendromudur.

Öğrenilmiş Çaresizlik  (Cam Tavan Sendromu) Nedir ?

Psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik“ adı altında kişinin göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması durumunda, sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inanç ile gelen bir ruh halidir.

Bu konu ile ilgili en çok bilinen deneylerden biri “Pireler” ile ilgilidir;

“Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler.

Bir kaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.

Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı ‘hayat dersi’ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel ( burada 30cm’den fazla zıplanamaz inancı ) varlığını sürdürmektedir.


Pireler deneyi, bize neyi anlatıyor ? Öğrenilmiş çaresizliği ve engelin artık zihinde olduğunu... Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir. İşte buna “cam tavan sendromu” denir, adından da anlaşılacağı gibi görünmez bir engel olan “cam”ı tanımlıyor.

İşletmelerde Öğrenilmiş Çaresizlik 

İşletmelerde çalışanlar arasında biraz gezindiğinizde aslında o şirketteki “oluru / olmazı” çok net bir şekilde görüyorsunuz.

Çalışanlar, aşağıdaki sözleri sarf etmeye başladı ise “öğrenilmiş çaresizlik” sendromu şirketinizde filizlenmeye başlamış demektir.

 “Yok, olmaz bu iş… Ne yaparsan yap, sonuç hep aynı
Kaç kere söyledik, e-mail attık, öneri kutularına yazdık,  yine değişen bir şey yok yok. 
Burası böyle, ben sana söyleyeyim burası değişmez…”

Böyle bir çalışan profili ile çalıştığınızı veya bunun şirket kültürü olarak benimsenmeye başladığını düşündüğünüzde durum hiç de iç açıcı olmaz.  Çünkü “öğrenilmiş çaresizliğin” ilk tohumu çoktan atılmış ve filizlenmeye başlamıştır. 

Peki “öğrenilmiş çaresizliğin” ilk  tohumunu kim ve neden attı ?

Bu ilk tohumu atanlar, genelde yönetim kademlerinde olan yöneticiler (ustalar / şefler / müdürler vb.) ve İnsan Kaynakları Bölümleridir.

Çalışanlar teknik işlerde yaşadıkları problemlerin çözümü için  bir üst amirine “Bunu böyle yapalım, daha iyi olur.” diyerek önerilerinin yanı sıra karşılaştıkları sıkıntılara çözüm bulmak adına İnsan Kaynakları Bölümlerine giderek problemin çözüleceğine dair olan inançları ilk başta çok güçlüdür. Daha sonra 2-3 aylık bir zaman diliminde sorun çözülmedi ise tekrar sorunu dile getirirler. Yine bekler, sonuç alamazlar… Çalışan sizin bu yaklaşımınızı, önce işlerinizin yoğunluğundan “anlık” diye algılıyor ve iyi niyetine dayanarak size tekrar geliyor. Bu böyle 1 yıl içinde birkaç defa tekrarlandı ise; siz artık “zehirli tohumu” şirkete atmışınız ve tohum filizlenmeye başlamıştır.

Zehirli tohumun özünde, sunulan öneriler ve dile getirilen sorunlar karşısındaki “ilgisizlik” ve zamanında yapılmayan “geribildirim” vardır. Bir çalışan bir konuda öneri sunuyor veya size bir sorun hakkında geliyor,                e-maile atıyor ve siz ona “Tamam tamam, hallederiz.” diyerekten başınızdan savıyor, ilgilenmiyorsunuz veya olumlu / olumsuz geri bildirimde bulunmuyorsunuz. Elbette, bunu kötü niyetle yapmıyorsunuz, ama yaptığınız her davranışın bir sonraki sürece etkisini düşünmelisiniz. 

Öğrenilmiş Çaresizliğin Belirtileri

Öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olmak sonuçta ATALET durumunu oluşturur. Atalet fizik biliminde “eylemsizlik hali”, kişisel gelişim terminolojisinde ise “amaca yönelik eyleme geçememe ”dir…

Ataleti oluşturan inanç ve düşünceler aşağıdaki gibidir:

  • Değişmezlik İnancı: Böyle gelmiş böyle gider.

  • Etkisizlik İnancı: Bu işe yaramaz ki

  • Gereksizlik İnancı:  Yapsam ne değişecek ki

  • Yararsızlık İnancı: Bunu yapmanın hiçbir faydası olmaz

  • Kontrolsüzlük İnancı: Bunu yapmak benim elimde değil ki

O yüzdendir bir firmada yeni bir sistem çalışması olduğunda, çalışanın önerileri alınmak istendiğinde cevap gelmez, çünkü çalışan “Bir şeyin değişeceği yok. Bugüne kadar söyledik, öneri verdik de ne oldu ? Dikkate bile almadılar Bana ne ? demeye başlıyor. Çünkü bir şeylerin değişeceğine olan inancı kalmamıştır.

Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz                                                                                                                           

Öğrenilmiş çaresizlik, başkaları tarafından konulan sınırların bizde inançsızlık yaratığını göstermektedir. Daha sonra sınırlar kalkmasına rağmen içimizde ümitsizlik olduğu için,  bizde harekete geçmiyoruz.

Uzunca süre aynı şekilde çalışmış, sınırlarını zorlamamış çalışanlar bu durumu kabullenmiş olup pasif konuma geçiyorlar. Ancak, bu durumu geçici bir grip hastalığı gibi değerlendirmek gerek. Öğrenilmiş başarısızlık ve ataletten kurtulmanın ilk koşulu yöneticilerin böyle bir sendromun farkına vararak, davranışları ile çalışanların tekrar eyleme geçmeleri için özgüvenlerini yeniden kazandırmaları… Çünkü, “Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz  / Ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz”

Bizde ümit ve çare olmayı tercih ederek,  yaşadığımız tecrübeler ile geçmişte oluşan cam tavanın, artık olmadığını fark etmemiz gerekir. Çünkü, dün başka bir gündü, bugün başka bir gün.

 


Sema Adalı
     
 
0 Yorum
Yorum Yaz





Sanalnet