Kaptanı usta olmayan gemiye, her rüzgâr kötüdür.
Herbert
Yoğun iş hayatı içerisinde insan bir an durup gökyüzünün sakinliğine, denizin huzurlu dalgalarına bakınca onun bir parçası olmak istiyor. İşte öyle bir anda yaşam denizinin bir parçası olmaya ve “Yelken” sporunu tanımaya karar veriyorum.
Teorik araştırmalar sonucu bu sporun kişiye ne kadar çok şey kattığını öğreniyorum...
“Yelkencilik” yaşamın ta kendisi !
Yelkencilik bilgi işidir, gereksiz yere riske girmeme, gerektiğinde rakibinin yanında olma, doğanın karşısında alçak gönüllüğünü ve sabırlı olmayı öğrenme becerisidir.
Deniz ve yelkencilik baştan aşağı ümit işidir. Gideceğiniz yerin güzelliğini düşünmezseniz, bulunduğunuz yerden ayrılamazsınız… Hayallerimizi gerçekleştirmek, vizyonumuzun peşine düşmek için bilgiyle donanmak, alçak gönüllü olmak, bilmediğiniz zaman sorma erdemini gösterebilmek yanlış bir şey yapmaktan çok daha iyidir.
Bir an yaşamı düşünün… Bilmeden ne yapabilir, neyi başarabilirsiniz ki… İş yaşamındaki riskler sizi iflasa sürükleyebildiği gibi doruk noktasına da çıkartabilir, ama burada önemli olan ekonomik istikrarınızı devam ettirebilmek için alacağınız riskin derecesini bilmek. Elinizdeki donelere bakarak bu riski alıp almama kararı sizin elinizde… Fırtınada kaybolacağınızı bile bile açık denizlerde yol alır misiniz ?
Ekip Çalışması ve İletişim
“Ekip Çalışması” ve “İletişim” aynı yelkende bilinmeyen güzelliklere yol almak için kaçınılmazdır. Ekip içerisindeki kişilerin görev ve sorumluluklarını bilmesi, doğru zamanda doğru bilgiyi aktarması, “kaptanın, uşakların, serdümenlerin, miçoların birbiri ile uyumu” sizin şirketinizdeki görevler ile aynı sorumluluğu taşımıyor mu ? Yelkenin hedefe ulaşması 50 m2 lerden 3000 m2 lere getirmenin başarısı ile geri dönüp bakınca “Bu yelkeni buraya biz mi getirdik” sorusunun yanıtı hiçbir şey ile kıyaslanamaz.
Rekabet ve Dayanışma…
Bu iki kelime iş hayatında pek bir araya gelmek istemezler, ama küresel rekabetin boyutu artınca dayanışma ve işbirliği kelimeleri ön plana çıkmaya başladı. Çünkü, rakibiniz de sizinle aynı denizde yol almaktadır… Rekabetin boyutu yeri geldiğinde dayanışma içinde olmayı gerektirir.
Yelken sporunda yarışı önde götürseniz de rakibinize bir şey olduğunda hiç düşünmeden bir yaşamı kurtarma mücadelesine giriyorsunuz. Çünkü, bu yaşamın arkasında bir çok gizli ümit var. Biraz daha ince düşününce bir rakibin iflası bir çok ailenin işsiz kalmasına ve ekonomik krize girmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla rekabet daha iyiye ulaşmak için olmalı, ama centilmenlik kuralları içerisinde.
Bir Yelkencinin Erdemleri * (Haluk Işındağ’nın röportajından alıntıdır)
Bir Yelkenci: Bir birim zamanda diğer sporlara göre ortalama 300 kat daha fazla karar üretir.
Bir Yelkenci: Raftan optimisitini (tek kişilik yelkeni kullanan çoçuklar) indirirken rakibine ihtiyacı olduğunu bilir. Bir yarışı yapabilmek için en az iki rakibinin olmasını, rakibinin ise can dostu olduğunu bilir.
Ailedir, Bireydir: Üç kişilik bir yarışta bile 15 hakemin kendisi için var olduğunu bilir.
Alçak Gönüllüdür: Doğanın büyüklüğünde kendisinin küçüklüğünü bilir.
Kendine Güvenir: Bir yere su, rüzgar ve kendi becerisiyle varır.
Dosttur, Güvenilir: Birinci gittiği yarışta bile, yarışı bırakıp yardıma koşar.
Kıymet Bilir: Bir küçük gırcalının, dostlarının ve dahası zamanın kıymetini bilir.
Tek Doğrusu Yoktur: Bitişe farklı çözümlerle gideceğini bilir, çözümünü sürekli irdeler.
Bilgilidir: Kuralları, yorumlarını ve bütünün işleyişini, yaşama uygulayışını bilir.
Korkusuzdur: Bildiğini bilir, bilmediğini öğrenir, sadece bilmediğinden çekinir.
Yenilikçidir: Bilgisini, donanımını ve kendisini yeniler. Dürüsttür: Dürüst olmaya davet eder.
Takipçidir: Katılırken, yarışırken, protesto ederken, başarırken. Sabırlıdır: Rüzgarı bittiğinde, duruşması sürdüğüne beklemesini bilir.
Sabırsızdır: Adaletin, başarının gecikmesine, geri kalmışlığına sabırsızdır.
Saygılıdır: Kendine, rakibinin hakkına, yasalara, kurallara, doğaya saygılıdır. “
|