GENETİK KODLARIMIZLA İş Yaşamında İK`nın Önemini Anlayabilmek

Toprak ne kadar zengin olursa olsun,
Ekilmedikçe mahsul vermez.
Kafalar da öyle; ekilmeyen kafalar da fikir üretmez.

                                                               Seneca

Çoğu zaman bizim için fedakarlık eden kişilerin farkına varmıyoruz, ta ki onları kaybedene kadar. Şirketimizdeki insan kaynakları da böyle, bizi seven eşimiz gibi onların suskunluklarını ve fedakarlıklarını sorun yokmuş gibi algılıyoruz. Ama bir gün sabırları son noktaya geliyor ve sizi terk edip gidiyorlar, hem de arkasına bakmadan. İşte o zaman “Ben nerede yanlış yaptım ?” sorusunu sormaya başlıyorsunuz.

İş Yaşamında İnsan Kaynakları

Çalışanlar içinizden biri, belki de ailenin en fedakar üyeleri, ama hep ikinci planda kalan onlar. Bir metresin cazibesi gibi diğer yatırımlar ondan önce geliyor, ta ki yuvanın huzuru kaçmaya başlayıncaya kadar. Nikahın kıyılması ile birlikte çalışan sizlerle uzun süreli bir iş ilişkisine giriyor, sonrası iyi bir insan kaynakları yönetimine kalıyor.

İş yaşamında, insan kaynaklarının önemi “Uygun Kişiyi Bulma ve Onu İyi Yöneterek Elde Tutma” olarak özetlenebilir. Çoğu zaman İnsan Kaynakları Bölümleri bin bir güçlükle uygun adayı bulsa da, şirket içerisindeki uygulamalar veya Bölüm Yöneticilerinin ilgisizliği çalışanları kaçırmaktadır. Yöneticiler pozisyonu doldurduktan sonra sorumluluklarının bittiğini düşünmektedirler, ama asıl sorumluluk ondan sonra başlamaktadır.

Her Birinizin Sorumlulukları Var

İnsan en değerli kaynak, üstelik yer altında değil yer üstünde işlenmeye hazır ve küresel rekabet avantajı sağlayan tek kopyalanamaz kaynak. Bu maden o kadar değerli ki tek bir bölümün yönetimine ve inisiyatifine bırakılamaz. Çünkü, maç sahada oynanır, antrenör futbolcuları maça hazırlar ve İK Bölümü hakem görevi oynar. Günümüzde İK Bölümlerinin görevi şirket içerisinde İK Sistemlerini, şirket stratejileri ve politikaları doğrultusunda tasarlamak ve denetim mekanizmasını uygulamak. Maçı sahada yöneten ve oyuncuların potansiyelini bilen, onları yönlendiren Bölüm Yöneticileridir.

Onlar ise kendi operasyonel işlerine odaklandıklarından, yönetim fonksiyonunu unutup çalışanların beklentilerini, memnuniyet ve memnuniyetsizliklerini ortaya çıkartamamaktadır. Çünkü, insan kaynaklarının kendi bölümlerinin sorumluluğunda olmadığını düşünmektedirler. Halbuki düşünceler “düşünce”dir, gerçekler farklıdır. Çalışanlar sizin sahanızda performanslarını sergilemektedir. Sizler onları antrenörü ve koçusunuz. Başarılı sonuçların elde edilip edilmemesi, sizlerin elinde artık “Elinizi taşın altına koyma zamanı.” Bugün şirketlerin başarısı, tüm yöneticilerin insan kaynaklarına göstermiş oldukları önemle eşdeğerdir.

“A la Turka” Genetik Kodlarımız

Yöneticilerin eline teslime edilen bu değerli kaynağın kendine has karakteristik özellikleri vardır. Bizleri BAŞARILI yapan “+”larımız ve BAŞARISIZ kılan “ - “ genetik kodlarımız var.

Artı (+) Genlerimiz

Bizleri biz yapan ve bizi her yerde sevdiren özelliklerimiz var. Bizler bulunduğumuz ortama çok kolay adapte olur, uyumlu bir çalışan profil sergileriz. Yardım severliğimiz, duygusallığımızdan olsa gerek. Bir arkadaşımız işini bitiremese, hepimizin ona yardım etme eğilimindeyiz. Pratik zekamız ve girişkenliğimiz tartışılmaz, ama onları doğru yerde ve doğrı zamanda kullanmak şartıyla.

Eksi ( - ) Genlerimiz 

Bizler her şeyden önce Türküz ve genlerimizdeki eksilerimiz; plansızlık, geleceği düşünmeme, günlük istikrarsız başarılar. Bir gün maçı 3-0 kazanırız, sonraki gün 4-1 kaybederiz. İş disiplini bize uzak, kuralları pek sevmeyiz, kendi pratik çözümlerimiz bize daha kolay geliyor.

Son dakika ACİL işler plansızlıktan ve zamanı iyi yönetememekten kaynaklanmaktadır. Plansızlığımızın faturasını bir başkası ödüyor; insanları son anda stres altına sokmaya ve onların günlük planlarını bozma özgürlüğünü kendimizde buluyoruz.

Yönetim kademelerinde hissettiğimiz en büyük eksiklik “yedeklememe ve adam yetiştirmeme”. Tek bir kişiye bağımlı kalıyoruz ve belki de zaman zaman o kişiye eyvallah yapmak zorunda kalıyoruz, bu da hiçbir yöneticinin sevdiği bir şey değildir.

Sayılar bizi hep korkutmuştur, verilere dayalı karar vermekten çok duygusal ve önsezili karar verme eğilimindeyiz. Kişisel egoya çok yatkın olup, sorunları çoğu zaman kişisel algılıyor ve hemen kırılgan bir yönetici/çalışan profil sergiliyoruz. Çünkü, her hangi bir olay karşısında yeterli bilgileri toplamdan, çok yönlü düşünmeden önyargılı davranarak subjektif karar veriyoruz.

“Ben İnsanım ve Önemliyim”

Yukarıda sıralan özellikler kültürel yapımızın “genetik kodları”ndan gelmektedir. Başka kültürlerde zor bulunan bu özelliklerimizin artı yönlerini daha da güçlendirerek, eksi yönlerimizi geliştirmek için şirket içerisinde İnsan Kaynakları Sistemlerini kurmalıyız, böylece daha karlı şirketleri mutlu ve sadık çalışanlar aracılığıyla yaratabiliriz.

İş yaşamında insan ile uğraşıyorsanız her şey önemlidir – hiçbir şey daha az önemli değildir.

 

Sema Adalı
     
 
0 Yorum
Yorum Yaz





Sanalnet