İhtisas, küçük zekâları da işe yarar hale getirdi.
Asrın yeniliği bundan ibaret.
Arif Nihat Asya
Son siyasal gelişmeler belirsizliği ortadan kaldırsa da şirketler ekonomik belirsizlik ve finansal yetersizlik açısından kendilerini yeterince güvende hissetmemektedir. Bu durum birçok şirketin uygun maliyetler ve pazara yakınlık nedeniyle başka ülkelere yatırım yapmasına veya gücüne güç katmak için yabancı şirketlerle iş ortaklıkları yapmasına neden olmaktadır.
Sebep ne olursa olsun ortaya çıkan bir gerçek var ki o da artık küreselleşme denizinin içinde bazen bir yelken, bazen bir denizaltı olarak belirlediğimiz hedefe ulaşmak için “Denizcilik Kurallarını” çok iyi bilmemiz gerektiğidir.
Denizcilik Kuralları !
Limandan ayrılarak küreselleşme denizine doğru yol aldık bir kere. Yol aldıkça uluslararası Denizcilik Kurallarından sadece bir tanesini bilmekle denizde rekabet edemeyeceğimizi anladık. Gemiyi yönetmek için sadece uluslararası kalite sistemlerinin yeterli olmadığını Üretim –Muhasebe/ Finans- İnsan Kaynakları gibi uluslararası yönetim sistemlerine de hakim olmamız gerektiği ve her birinin birbiri ile entegre olduğunu anladık. Sadece bir şeyi fark edip etmediğimizden emin değilim; tüm bunların bizim düşündüğümüzden daha derin bir uzmanlık alanı gerektirdiğini ve bizim “Tamam oldu” dediğimiz anda, onların “Dur bunun daha devamı var” şeklindeki yaklaşımlarının altındaki detaycı zihniyet.
Bu detaycı zihniyetin arkasında “Peter Drucer”in benimsediği “T Tipi Öğrenme” mantığı var.
“T Tipi Öğrenme” Mantığında Ne Var?
T Tipi Modellemenin mantığında “uzmanlaşma” var.
T’nin yatay çizgisi kişinin birçok konuda bilgi sahibi olması gerektiğini, ama bir konuda derinliğine yani dikey çizgide asıl uzmanlık alanına sahip olması gerektiğini ifade etmektedir. Yabancı uluslu şirketlerde bu çok önemli bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır.
Bizdeki T Tipini değerlendirecek olursak birçok konuda yatay çizgide olduğumuza inanıyorum. Bir iki eğitimle o konunun uzmanı oluyoruz. Yılların tecrübesi ve o konuda yıllarca uğraşan insanlardan daha uzman olduğumuz anlar oluyor. Belki de bu yüzdendir birçok kavramı sindiremeyişimiz.
Yabancıların Sistematiği
Gerçekleşen ortaklıklar sonucunda yabancı yönetimler bir iki aylık incelemeden sonra hemen kendi sistemlerini oturtmaya kalkıyorlar. Eskiden buna çok kızardım “Neden hep kendi sistemlerini bize uygulatıyor ve kritik konumlarda kendi adamları var diye?” Ama belli bir süre sonra yaşadığım deneyimler sonucunda Türk Şirketlerinin T Tipi Öğrenme mantığına oldukça uzak olduğunu gördüm.
Bu yaklaşımı kendi uzmanlık alanım olan İnsan Kaynakları konusunda uluslararası bir sistem olan “Yetkinlik Bazlı İK Sistemleri” yaklaşımında gördüm. Son zamanlarda ön plana çıkarak moda kavramlar listesine girecek nitelikte olmasından olsa gerek birçok şirket “Biz de bu sistemi uyguluyoruz” deyip yapılanları görünce gerçekten yabancılara hak vermemek elde değil.
Zihniyet Farkı
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin bir röportajında şöyle bir söylemi vardı: “Biz haftada 35 saat çalışmamıza rağmen dünyada verimlilik sıralamasında ön sıralardayız. Bunun sırrı “Her işi kendi uzmanına bırakıyor ve hafta sonunu nasıl geçireceğimizi planlıyoruz” demişti. O kadar hoşuma gitti ki: Bizdeki yaklaşım “Ne var bunu yapmaya, biz kendimiz yaparız” felsefesinin arkasındaki deneme yanılma yoluyla güven ve kaynak israfının yanında işi zamanında bitirememe ve artan maliyetler göz ardı edilmektedir.
Belki de bu yüzdendir bizim tükenmek bilmeyen çalışma saatlerimiz ve mutsuz çalışanlarımız, işverenlerimiz…
NOT: Rusya’daki bazı üniversitelerde Dostoyevski Uzmanı Prof. Dr. unvanı olduğunu söylemişlerdi. Duyunca şaşırdım ve neden Rusya’nın bilimde bu kadar ileride olduğunu anladım.
|