Neredeyse herkes zorluğa göğüs gerebilir.
Ama eğer bir adamın karakterini gerçekten öğrenmek istiyorsanız,
Ona güç ya da yetki verin.
Abraham Lincoln
UNVAN = GÜÇ
Bugünlerde piyasalarda yaşanan canlanma şirket içinde yaşanan yönetim ve iletişim sorunlarını yine gündeme getirmeye başladı. Aslında karşılaştığımız yönetim sorunlarının nedenleri biraz iletişim biraz da bireyin ego / unvan tatmininden kaynaklanmaktadır…
Şirket içerisinde küçücük bir sorun nasıl oluyor da bireyin işten ayrılmasına kadar gidebiliyor ? Kimse mi dur diyemiyor, kimse mi müdahale edemiyor ki şirket o bireye yaptığı yatırımı bir anda sokağa atmayı göze alabiliyor ? Böyle bir durumda işveren ve yöneticiler, çalışanları değil biraz da yönetim kademesindeki kişileri sorgulamalılar.
Tüm bu soruların cevabı aslında iki ana nedene bağlanabilir: DİL SORUNU ve BİREYİN KİŞİLİĞİ
DİL, bir ülkenin iletişim ve bilim aracı olup, bir toplumun rekabet edebilirlik yapı taşlarından en önemlisidir. İletişim, günlük konuşma ve yazılı dili ile gelişir ve günlük hayatın içinde yer alır. Ancak, bugünkü rekabet ortamında zaman baskısı ile dilin cümle yapısı “Özne-Nesne-Tümleç-Yüklem” kuralından uzaklaşıp söylenmek istenenin anlamını da bozarak iletişim problemlerinin yaşanmasına neden olmaktadır. Günlük iş ortamında sözlü, yazılı veya mail yoluyla yaptığınız iletişimi sadece bir anlık hatırlayan ve nasıl da şirket içindeki iletişim problemine neden olanlardan biri olduğunuzu fark ederek gülümseyin. Aşağıda, belki de tüm üretim şirketlerinde geçen bu konuşmaya göz attın;
- “L35 modelinin teknik resmine göre üretimdeki A bandındaki K1 makinenin kalıbını saat 15:00’a kadar bağla.” görevi çalışana sakın aşağıdaki gibi söylenmesin; - “L’ye göre hemen şu makinenin kalıbını bağla.” şeklinde söylenerek arkasında birçok soru ve problemi beraberinde getiriyor olmasın ?
Üstü kapalı ve belirsizliklerle dolu iş talebi “Hangi model, Neye göre, Hangi bandaki, Hangi makineye göre?” soruları peş peşe getirirken “Anlamadın mı, kaç kez söyleyeceğim ? konuşmaları verilen görevin aciliyetini (acil olmasa da :)) “unvanın gücü” ile birleştirerek üslup hatasına dönüşmektedir.
İşte bu noktada; dilin doğru kullanımı ve açıklayıcı iletişim görevi ana fonksiyonunu kaybedip yuvarlak cümleler ile iş yapma çabası iletişim problemlerine neden olmaktadır. Artık, bireyler “işin kendisini” yapma çabasından çıkıp bireysel çatışmalara girmeye başlamaktadırlar. O zaman bir şirket “işin kendisi” ile boğuşmayı değil, bireyler arasında iletişim problemlerini çözmek için zaman harcamaya başlar. Bu da şirkettin rekabet gücünü azaltır, çünkü bireyler artık işi yapmaya değil, kendilerine verilen unvanlar aracılığı ile egolarını tatmin etme savaşına girerler.
Alt ve üst kadrolar birbirine karşı direnç göstererek unvanın vermiş olduğu “güç” ile “Ben senin amirinin, benim dediğimi yapmak” zorundasın sözleri bireysel çatışmalara dönüşmektedir. Dilin yanlış kullanımı ve yaşanan iletişim problemi “unvanların güç savaşı” ile çözülmeye çalışılır.
Dolayısıyla unvan gücünün BİREYİN KİŞİLİĞİ ile örtüşmesi son derece önemlidir. Çünkü, bireylere müdür, şef gibi yöneticilik “unvanları” verilirken aynı zamanda “unvanların hegemonik gücü” de kendiliğinden verilmiş oluyor. Mevcut unvanlar, güç simgesi olarak algılanıyor ve unvan eşittir güç oluyor. O yüzden bir kişiye bir unvan verilirken, biraz düşünülmeli. Bu unvanın gücü Hitler gibi ya bir milleti yok edebilir ya da Atatürk gibi bir ülkeyi yoktan var edebilir. Şirkteki bir yönetici de, kendisine verilen unvanın gücü ile ya şirket içindeki verimliliği artırabilir ya da azaltabilir.
Unvanlar, bir konuda yetki sahibi olabilme gücünü yanında getirse de, bir işin yapılabilmesi için “unvan gücü”, “iletişim ve bilgi gücü” nün önüne geçmemelidir. Çünkü, yönetici seviyesindeki kişiler o işin yapılma talebinde bulunurken kendi “iletişim güçleri” sayesinde çalışanların “bilgi gücü”nden faydalanarak o talebin yerine getirmesini sağlayabilirler. Bir yöneticinin kendi unvanının gücünü kontrollü yönetip yönetmemesi çok önemlidir. Çünkü, şirket kaynakları kullanılarak, sıfır kilometre bir kişiye yapılan yatırım ile ona “bilgi gücü” kazandırırken iletişim problemi nedeniyle “unvanın gücünü” kullanma tercihi, milyarlarca yatırım yapılan çalışanı bir anda kaybetme riski ile karşı karşıya getirmektedir. Bu gerçekten çok acı bir durum, iletişlim sorunlarını “unvanın gücü” ile bastırmaya çalışarak şirkete vermiş olduğunuz maddi zarara biri dur demeli. Ama kimse size taraf olmuyor, sorun hep bir üst güç olan diğer “unvan gücü”ne sahip Genel Müdüre kadar çıkıyor. O da kendi gücünü kullanarak “iletişim gücü”nün gücüne inanmadan, sorunun özüne inmeden, kısadan hisse ile “Sen çalışansın, amirine itaat etmek zorundasın” sözleri ile insana yapılan trilyonluk yatırımları sokağa atmayı göze alıyor.
Bu senaryo her ne kadar ürkütücü olsa da maalesef gerçek. O yüzden şirketlerdeki güç dengeleri olan “bilgi gücü”, “iletişim gücü” ve “unvan gücü” tekrar gözden geçirmelidir.
"Güç Dengesi" DENGELENMELİ
Bugün şirketlere para kazandıran “iletişimin gücü” ve “bilginin gücü”dür. İletişimin Gücü, alınan iletişim eğitimlerinde değil, iletişimin özü olan dilin cümle yapısını doğru kullanmakta yatmaktadır. Bilginin Gücü ise elde edilen bilgiyi işin doğru yapılması için verilen mücadelededir. “İletişim Gücü”nü ve “Bilginin Gücü”nü nerede konumlandırırsanız, rekabet edebilirlik gücü kendisini orada geliştirecektir. İletişim ve bilgi gücü yüksek insan kaynağını şirketlerde tutabilmelinin gücü “unvan savaş”larının önüne geçebilmektir.
KENDİ DİLİ’ni doğru kullanmaktan uzaklaşarak iletişim problemi yaşamaya başlayan ve bilgi gücünü kendisinde bulunduran İNSAN KAYNAĞI’nı kolayca harcamayı göze alan “UNVAN GÜCÜ” bir şirketin şirket kültürüne dönüşmeye başladığı an şirket kendi varlığını yok etmeye mahkum kalır.
|